Yaptığım pastalardan kalan kek parçalarını her zaman rondodan geçirip bir poşet içinde daima dondurucuya koyuyorum. Bazen bir tatlı için, bazen muhallebiler için, bazen truf yapmak için kullanıyorum. Daha kullanılabilecek birçok tarif olabilir. Bu yüzden kalan veya bayatlayan keklerinizi dondurucuda saklamanızı tavsiye ederim.
Ayrıca, kekleri ve pasta pandispanyalarını ben kare veya yuvarlak çember içinde pişirdiğim için, bu tür tatlılarıda cam kaselere değil, çemberlere koyuyorum ve buzdolabında iyice donduktan sonra çemberden çıkarıyorum.
31 Mart 2013
29 Mart 2013
28 Mart 2013
Çikolatalı Cheesecake
26 Mart 2013
19 Mart 2013
Düğme Kurabiye
Benim kuzum, tam bir düğme hastası. 3 yaşını bitirecek hala nerede düğme bulsa hemen ağzına alıyor yada uyuyacağı zaman mutlaka düğmeli bir giysi istiyor. En sonunda sana düğme kuraiye yaptım deyince şaşırdı bayağı ama çok ta hoşuna gitti. Şimdi gidip gelip yiyor...
18 Mart 2013
18 Mart ÇANAKKALE zaferimiz kutlu olsun.98. yıl önce destan yazan kahramanlarımızın ruhları şaad olsun...
Onları saygıyla anıyorum...
'Çanakkale
Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik
bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran
bu yüksek ruhtur.”
M. Kemal ATATÜRK
En zor şartlar altında bile bu vatan için, hiç çekinmeden ve korkmadan hayatlarını feda ettiler. Onları hergün bile ansak az gelir. Bugün bu ülkede yaşayabiliyorsak bu, onların sayesindedir.
16 Mart 2013
Limonlu Cheesecake
15 Mart 2013
Dün Akşam Kuğu Gölü Bale'sindeydim...
Dün akşam Devlet Opera Bale’nin, Kuğu Gölü Bale temsiline
gittim, tek kelimeyle olağanüstü idi. Uzun zamandır, ( daha doğrusu AKM
kapatıldığından beri , Bahçeşehir’den Kadıköy Süreyya sahnesine gitmek ve
dönmek çok zor) gidememiştim. Fakat bu defa Devlet Opera Bale Bahçeşehir Kültür
Sanat Merkezi’ne geldi, iyiki geldi.
Onları izlerken, düşündüm de yıllar evvel yapılmış eserler
hala sergileniyor, klasikler dinleniyor.
Mutlaka yenileri yapılıyor fakat yüzyıllar geçse de bu eserler unutulmayacak.
Tabi ben yurtdışında ne izledim, ne de dinledim. Eminim çok başarılıdırlar
fakat ülkemde bu eserlerin sergilenmesi, hala izleniyor olması ve bu kadar
başarılı Devlet sanatçılarımız olması beni çok gururlandırıyor. Gençlerin opera
va bale gibi sanat ile uğraşmaları beni daha da heyecanlandırıyor. Hele ki son
zamanlarda sanata sahip çıkılmadığı bir ortamda, gençlerin rağbet etmesi
gururumu bir kat daha arttırıyor.
Uzun yıllardır İstanbul, Ankara, İzmir Devlet Opera ve
Bale’nin çok temsillerini izledim. Her izlediğimde aynı duyguları yaşıyorum ve
heyecanlanıyorum. Böyle bir servete
sahip olmak kadar güzel ne olabilir. Her
temsil bitiminde alkışlamaktan ellerimin ağırdığını hissediyorum ama yine de
her seferinde daha da fazla alkışı hakettiklerini düşünüyorum. Salonda duyulan “Bravo”
sesleri, ayakta alkışlayan insanlar, sanki sahnedeki sanatçılardan biri
benmişim gibi heyecandandırıyor beni. Sahnedeki
kişi ben olsam ancak o kadar mutlu olurum, bu ilgiye. Keşke bende onlardan biri
olsaydım diye çok düşünmüşümdür, onları izlerken.
Ben buradan Devlet
Opera ve Bale sanatçılarımıza bize bu güzel eserleri izlememize vesile oldukları için teşekkür
ediyor, saygılarımı sunuyor ve onları ayakta alkışlıyorum…
Sizlerle gurur
duyuyorum.
KUĞU GÖLÜ - BALE
MÜZİK: P.İ ÇAYKOVSKİ
KOREOGRAF: MARIUS PETİPA , LEV IVANOV , MEHMET BALKAN
ORKESTRA ŞEFİ: ELŞAD BAĞIR
SAHNEYE KOYAN: LALE BALKAN
GÜNCEL LİBRETTO: ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
DEKOR-KOSTÜM: SAVAŞ CAMGÖZ
IŞIK: METİN KOÇTÜRK
Konusu: Yöredeki kızların en güzeli ve en iyi huylusu Odette ile sevgilisi Prens Siegfried gizlice sarayın kış bahçesinde buluşmaktadır. Baron Rothbart’ın kızı Odile de Prens’e aşıktır. Odile, Odette ile Prens’in yakınlaşmasını görmeye dayanamaz ve bu durumu, aslında gizli bir büyücü olan babasına anlatır. Baron Rothbart, kızına rakip olabilecek tüm genç kızları kuğuya dönüştürerek ormana tutsak etmiştir. Kızlar, güneşin doğmasıyla birer kuğuya dönüşmekte ve günbatımıyla birlikte eski hallerine dönmektedir. Baron Rothbart büyücü kimliğine bürünür ve aynı büyüyü Odette’e de yaparak onu kuğuya dönüştürür. Sevgilisini karşısında kuğu olarak gören Prens Siegfried, dehşete düşer. Prens’in 18. yaş günü onuruna bir balo verilmektedir. Ana Kraliçe, Baron Rothbart ve Odile ile birlikte oğlunu kutlamaya gelir. Ana Kraliçe, Prens’e evlenme zamanının geldiğini hatırlatır. Baron Rothbart da Siegfried’e en uygun olan adayın kendi kızı Odile olduğunu söyler. Prens, Odile ile evlenmeyeceğini söyleyince, Rothbart, Odile ve Ana Kraliçe öfkeyle baloyu terk eder. Daha sonra, Siegfried ormanda tek başına yürürken birden Odette ile karşılaşır. Ancak çiftin bu mutluluğu fazla uzun sürmez. Baron Rothbart yine ortaya çıkar ve onları ayırır. Ama Siegfried, bir kez daha Odette’e sonsuz aşk yemini eder. Balo salonunda Baron Rothbart, Siegfried’i etkilemesi için kızını baştan çıkarıcı bir “Siyah Kuğu”ya dönüştürür. Siegfried buna kanarak Siyah Kuğu’yu Odette gibi algılar ve ona evlenme teklif eder. Tüm umutlarını yitirmiş olan Odette, ormandan kaçıp kurtulmayı dener, ama Rothbart’ın büyüsü ona engel olur. Siegfried, Odette’i kurtarmaya gelir, ancak Odette’in kurtulması büyünün bozulmasıyla mümkün olacaktır. Siegfried ile Rothbart’ın kavgası sırasında büyücünün maskesi düşer ve gerçek kimliği ortaya çıkar. Bu sırada Rothbart’ın büyüsüyle kuğuya dönüşmüş olan kızlar, büyücüyü gölün içine çekerek onu öldürürler. Böylece büyü bozulur ve Odette ile Siegfried’in temiz aşkı, büyücünün kötülüğü karşısında galip gelir.
KOREOGRAF: MARIUS PETİPA , LEV IVANOV , MEHMET BALKAN
ORKESTRA ŞEFİ: ELŞAD BAĞIR
SAHNEYE KOYAN: LALE BALKAN
GÜNCEL LİBRETTO: ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
DEKOR-KOSTÜM: SAVAŞ CAMGÖZ
IŞIK: METİN KOÇTÜRK
Konusu: Yöredeki kızların en güzeli ve en iyi huylusu Odette ile sevgilisi Prens Siegfried gizlice sarayın kış bahçesinde buluşmaktadır. Baron Rothbart’ın kızı Odile de Prens’e aşıktır. Odile, Odette ile Prens’in yakınlaşmasını görmeye dayanamaz ve bu durumu, aslında gizli bir büyücü olan babasına anlatır. Baron Rothbart, kızına rakip olabilecek tüm genç kızları kuğuya dönüştürerek ormana tutsak etmiştir. Kızlar, güneşin doğmasıyla birer kuğuya dönüşmekte ve günbatımıyla birlikte eski hallerine dönmektedir. Baron Rothbart büyücü kimliğine bürünür ve aynı büyüyü Odette’e de yaparak onu kuğuya dönüştürür. Sevgilisini karşısında kuğu olarak gören Prens Siegfried, dehşete düşer. Prens’in 18. yaş günü onuruna bir balo verilmektedir. Ana Kraliçe, Baron Rothbart ve Odile ile birlikte oğlunu kutlamaya gelir. Ana Kraliçe, Prens’e evlenme zamanının geldiğini hatırlatır. Baron Rothbart da Siegfried’e en uygun olan adayın kendi kızı Odile olduğunu söyler. Prens, Odile ile evlenmeyeceğini söyleyince, Rothbart, Odile ve Ana Kraliçe öfkeyle baloyu terk eder. Daha sonra, Siegfried ormanda tek başına yürürken birden Odette ile karşılaşır. Ancak çiftin bu mutluluğu fazla uzun sürmez. Baron Rothbart yine ortaya çıkar ve onları ayırır. Ama Siegfried, bir kez daha Odette’e sonsuz aşk yemini eder. Balo salonunda Baron Rothbart, Siegfried’i etkilemesi için kızını baştan çıkarıcı bir “Siyah Kuğu”ya dönüştürür. Siegfried buna kanarak Siyah Kuğu’yu Odette gibi algılar ve ona evlenme teklif eder. Tüm umutlarını yitirmiş olan Odette, ormandan kaçıp kurtulmayı dener, ama Rothbart’ın büyüsü ona engel olur. Siegfried, Odette’i kurtarmaya gelir, ancak Odette’in kurtulması büyünün bozulmasıyla mümkün olacaktır. Siegfried ile Rothbart’ın kavgası sırasında büyücünün maskesi düşer ve gerçek kimliği ortaya çıkar. Bu sırada Rothbart’ın büyüsüyle kuğuya dönüşmüş olan kızlar, büyücüyü gölün içine çekerek onu öldürürler. Böylece büyü bozulur ve Odette ile Siegfried’in temiz aşkı, büyücünün kötülüğü karşısında galip gelir.
13 Mart 2013
Ayvalı Ters Düz Keki
8 Mart 2013
8 Mart Dünya Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun
8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü
olarak kutlanmasını öneren Clara Zetkin
8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 10.000'i aşkın kişi katıldı.
26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" (International Women's Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.
olarak kutlanmasını öneren Clara Zetkin
8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 10.000'i aşkın kişi katıldı.
26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" (International Women's Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.
Kaynak: http://tr.wikipedia.org
Kadına yönelik şiddetin bütün dünyada hala yaşanıyor olması ve bunun bir türlü önüne geçilememesi, bütün dünya için acı verici. Şiddet zaten kimseye uygulanmaması gereken bir durum. Ama ne yazık ki ülkemizde her akşam haberlerde böyle bir olay görmek mümkün. Sokak ortasında karısını öldüresiye döven kocalar, diğer tarafta kızınını töre nedeniyle kendi elleriyle ölüme mahkum eden babalar...
Hala bütün bunların önüne geçilemezken, bir de kadın zaman zaman siyasete karıştırılıyor. Artık bunlara bir son verme zamanı geldi de geçiyor. Sanırım cezaların daha büyük ve caydırıcı olması gerekiyor.
Eğitim şart diyoruz fakat bazen eğitimin de işe yaramadığını üzülerek görüyoruz. Küçücük kız çocukları hiç olamayacak yaşta ne yazık ki evlendiriliyor. Kimsenin yasa falan dinlediği yok. Al parayı ver kızı. Hiç birşey bu kadar basit olamaz. İnsan evladına veya karısına nasıl bu kadar zalim olabilir, anlamak zor.
Bırakalım kızlarımız okusunlar, kendi ayaklarının üzerinde yaşamayı başarsınlar, hayatlarını kazansınlar, en önemlisi birer birey olduklarını hissetsinler.
Kadınların olmadığı, annelerin olmadığı bir dünya düşünülebilir mi?
Bence düşünülemez...
8 Mart Dünya Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun.
Kadına yönelik şiddetin bütün dünyada hala yaşanıyor olması ve bunun bir türlü önüne geçilememesi, bütün dünya için acı verici. Şiddet zaten kimseye uygulanmaması gereken bir durum. Ama ne yazık ki ülkemizde her akşam haberlerde böyle bir olay görmek mümkün. Sokak ortasında karısını öldüresiye döven kocalar, diğer tarafta kızınını töre nedeniyle kendi elleriyle ölüme mahkum eden babalar...
Hala bütün bunların önüne geçilemezken, bir de kadın zaman zaman siyasete karıştırılıyor. Artık bunlara bir son verme zamanı geldi de geçiyor. Sanırım cezaların daha büyük ve caydırıcı olması gerekiyor.
Eğitim şart diyoruz fakat bazen eğitimin de işe yaramadığını üzülerek görüyoruz. Küçücük kız çocukları hiç olamayacak yaşta ne yazık ki evlendiriliyor. Kimsenin yasa falan dinlediği yok. Al parayı ver kızı. Hiç birşey bu kadar basit olamaz. İnsan evladına veya karısına nasıl bu kadar zalim olabilir, anlamak zor.
Bırakalım kızlarımız okusunlar, kendi ayaklarının üzerinde yaşamayı başarsınlar, hayatlarını kazansınlar, en önemlisi birer birey olduklarını hissetsinler.
Kadınların olmadığı, annelerin olmadığı bir dünya düşünülebilir mi?
Bence düşünülemez...
8 Mart Dünya Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun.